İnsanlar, sayma düşüncesinin oluştuğu tarihten bu yana sayılara özel bir önem verdiler ve onlara rakamsal değerlerinin ötesinde bir anlam yüklediler. Matematiğin bir aracı olan sayıların insanın kişiliğinin gizli yanlarını gösterdiği düşünüldü, pek çok insan sayıların uğuruna ya da uğursuzluğuna inandı.


Sayılarda gizem aramanın tarihi, Budizm, Taoculuk gibi Uzakdoğu dinlerinin yaşandığı uygarlıkların yanı sıra, Mısır, Yakındoğu ve Yunan uygarlıkları ile Yahudi ve Hristiyan çevrelerde de görülebilir. M.Ö. II binde İbraniler, Yunanlılar, Latinler ve Araplar baş tanrıların her birine bir sayı verdiler. Mayalar, oluşturdukları 260 günlük tören takviminde, takvimi her biri bir Tanrının adını taşıyan 20 günlük devrelere böldüler. Her tanrının adına 1-13 arası değişen bir sayı da vermişlerdi. Böylece, 260 günlük takvimin her gününün, Tanrılarla ilişkili özel bir adı ve başka bir gün için yinelenmeyen bir sayısı vardı.

Sayılara ve sayıların özelliklerine gösterilen ilginin temelleri Pisagorcu felsefeye dayanır. Kurdukları okulda ağırlıkla felsefe, din bilim, müzik, astronomi ve matematik konularında çalışmalar yapan Pisagorcular, kutsal metinleri yorumlamak ve geleceği okumak adına da sayılara yükledikleri anlamları kullanmışlardır. Pisagor öğretisi evrende her şeyin bir sayı ile, özellikle tam sayı ile, özleştiğini öne sürer.


Pisagorcular sayıların aklı, sağlığı, adaleti ve evliliği etkilediğini düşünüyorlardı. Onlara göre, bütün sayıların başlangıcı olan 1, birliği ve tekliği temsil ediyordu. Çift sayılar dişildi, ilk çift sayı olan 2 farklı düşüncelerin simgesiydi ve çeşitliliği temsil ediyordu. 1 ve 2 sayılarının toplamından oluşan ilk tek sayı 3 erildi ve uyumun simgesiydi. 4 sayısı adaleti, ilk dişil ve eril sayıların toplamından oluşan 5 evliliği, 6 yalnızlığı, 7 sağlığı ve 8 aşkı temsil ediyordu. Pisagorcuların sisteminde ilk dört sayının toplamı olan 10 en mükemmel sayıydı. Onlara göre yıldız türünden gökte dolanan 10 cisim olmalıydı. Fakat görünen sadece 9 cisim varken onlar özel bir onuncu cisim oluşturdular; görünmez bir karşı dünya. Pisagor 1'i tanrısal olarak yorumlarken 10 sayısının tanrısal olanla hiçliğin mükemmel birliği ifade ettiğini savunmuştur.


Platon, sayıların gizemi ile ilgilendi. Republic (Devlet) adlı kitabında "iyi ve kötünün efendisi"olarak nitelediği mistik sayı konusunda yazdı ama bu sayının ne olduğunu belirtmedi. Daha sonra bu sayı üzerine birçok çalışma yapıldı. Bir görüşe göre, Hint ve Babil gizemciliğinde önemli bir yeri olan, 60 veya 12.960.000 sayısı Platon'un mistik sayısı idi. Onun için bu sayılara Platonik sayılar adı verildi.

Taocu düşüncede ise, bir ikiyi, iki de üçü yaratmıştır. Bir Tao'dur, iki Yin ve Yang, üç ise cennet, dünya ve insanlığı temsil eder.

Bir dönem gizem, kahinlik ve büyü alanlarında bir sözcüğü oluşturan harflerin değerlerinin toplamı ile uğraşıldı. Bu koşullarda sözcükler sayısal değer kazandılar. Bu konudaki en güzel örnek, Arapların Ebcet hesabıdır.


Ebced



Hemen her alfabedeki harflerin çok eskiden beri rakam olarak birer karşılığı bulunduğu bilinmektedir. Bunlar arasında en çok tanınan İbrani-Süryani, Grek ve Latin harf-sayı sistemidir.



Ebced, Arap alfabesindeki harflerin kolay öğrenilmesi için düzenlenmiş sözcüklerdir. Sekiz sözcükten oluşur. Bu sekiz sözcük içinde 28 harf bulunmaktadır. İlk dokuz harf 1-9'u, ikinci dokuz harf 10-90'ı, üçüncü dokuz harf 100-900 sayılarını ve son harf 1000'i gösterir.

Ebced'in kaynağı hakkında çok şeyler söylenmiştir. Alfabede harflere karşılık gelen rakamların kolayca öğrenilmesi için, bazı kavram yada isimlerin alfabedeki sıra ile kullanıldığı rivayet edilir. Bunların pek çoğu söylencelerden oluşmaktadır. Alfabeyi oluşturan 8 kelimenin ilk 6'sının

- haftanın günlerinin her birinin adı olduğu;

- 6 şeytanın adı olduğu;

- ilâhî isimlerin baş harfleri olduğu;

- Medyen ülkesinin krallarının adları olduğu;

- Hz. Adem'in cennetten kovuluşunun evreleri olduğu;

- İlâhi emirleri ve yasakları verdiği;

- Pers hükümdarı Sâbûr'un çocuklarının adları olduğu

ve benzeri gibi birbirinden farklı söylence ve yorumlara konuyla ilgili kaynaklarda sıkça rastlanmaktadır. Bunun yanısıra ebcedi dini motiflerle açıklayan kaynaklar da bulunmaktadır.



Ebced'in en büyük özelliği "Ebced hesabı" adı verilen bir işlemde kullanılmasıdır. Buna göre, ebced ifadesindeki her harfin bir sayı değeri vardır ve bu değerlerden istifadeyle bir çok konuda pek çok işlemler yapılmıştır. İşte bunların her birine bu hesabın adı verilir.



Eskilerin "hisâb el-cümel" olarak adlandırdıkları ebced hesabının 4 çeşidi vardır: "Büyük", "en büyük", "küçük" ve "en küçük" ebced hesabı. Alfabe düzeninde her bir harfin bir rakamla ifade edilmesi, ebced hesabının Türk-İslâm kültüründe hemen her alanda kullanılmasını ortaya çıkarmıştır. Rakamla ifâde edilecek şeyler yazıyla, yazıyla ifâde edilecek şeyler de rakamla sembolize edilir olmuştur. Ebcedin her harfinin bir Tanrı adına ve doğal güçlere karşılık olduğu sayılmış; bir yandan harf ve sayılar arasındaki ilişkiler, öte yandan bunlara karşılık gelen simgeler sayesinde gizemli bir yol oluşturulmuştur.


Ebced sistemi halk arasında yaygın kullanımının yanı sıra, özellikle tasavvuf, astronomi, astroloji, edebiyat ve mimari alanlarıyla sihir ve büyücülükte kullanılmış ve hala kullanılmaktadır.

Ebced halk arasında da çeşitli maksatlarla kullanılıyordu. Bunlardan biri, doğum yılını veren harflerin bir araya getirilmesiyle ortaya çıkan kelimenin çocuğa ad olarak konulmasıdır. Mesela hicri 1290 (1873) yılında doğan Mehmet Akif Ersoy'un adı babası tarafından bu usulle Ragıyf olarak konulmuş, fakat bu alışılmamış kelime, babasının ölünceye kadar Ragıyf demekte ısrar etmesine rağmen yakın çevresi tarafından Akif şekline dönüştürülmüştür.
Benzer şekilde, bazı sözcüklerin sayısal değeri o sözcüklerin simgesi olarak kullanılmış; örneğin Muhammed adının sayısal değeri olan 92, Hz. Muhammed'i çağrıştırıyordu. "Aman' ve "Mevlevî" kelimelerinin de ebcedi 92 olduğundan bu kavramlar arasında bir ilişki kuruluyordu.



Besmelede bulunan on dokuz harfin ebced hesâbı ile olan değerlerinin toplamı 786'dır. Bizde dolmuş, taksi ve otobüslerdeki Besmele yazısının kullanımı gibi, Pakistan, Hindistan vb. ülkelerde Müslümanlar, kitaplarının, mektuplarının başına, Besmele yerine ebced hesâbı ile olan değerlerinin toplamı olan bu sayıyı yazıyorlardı. Bundan başka bâzı âyetler ve duâlar yerine de ebced hesâbına göre rakamlar yazmaktadırlar.



Bayrağımızda ki hilal neyi sembolize ediyor dersiniz?. Allah kelimesinin Arapça yazılımında bir "elif", iki "lal" ve bir de "he" harfi vardır. Bu harflerin Ebced değerleri toplamı 66'dır. Hilal kelimesinin Arapça yazılımında bir "elif", iki "lal" ve bir "he" harfinden oluşur, onun da Ebced hesabı 66'dır. "Allah" ve "hilal" kelimelerinin Ebced değerleri 66'ya eşit olduğundan Türk bayrağındaki hilal, Allah'ı sembolize eder. Dikkat edildiğinde bütün Müslüman ülkelerin bayraklarında hilal bulunduğu görülecektir. Bu gerçek bütün diğer Müslüman ülkelerin bayrakları için doğrudur. Ayrıca Türkçe bir deyim olan "işi 66'ya bağlamak" da bu sebeple meseleyi Allah'a havale etmek şeklinde açıklanır. Özellikle mimari yapılarda lale motifinin çokça kullanılmasının gerekçesi de aynıdır, lalenin Ebced değeri de hilaldeki gibi 66 dır.

“Hilâl”, “lâle” ve “Allah” kelimelerinin sayı değeri bakımından aynı değeri vermesinden ötürü, İslam kültüründe hilâl ve lâleye daha özel bir yer verilmiştir


"31 çekmek" çocukluk döneminde sokaktan edindiğimiz kavramdır, o dönemlerde erkeklerin mastürbasyona ulaşmasında elinin hareketinin sayısı olarak öğrenilse de, gerçekte 31 sayısı ‘el’ sözcüğünün Arap alfabesindeki sayısal değeridir. Hulki Aktunç, Türkçe’nin Büyük Argo Sözlüğü kitabında [ YKY, İstanbul, 1998] “Otuz bir” kavramını şu şekilde açıklamaktadır;

‘Otuz bir’ : "Mastürbasyon; el ya da başka bir nesne aracılığıyla, kendi kendine doyuma ulaşma. (Osmanlıcada. 'el' sözcüğünü oluşturan harfler, ebced hesabıyla 31 değerindedir.)


Benzer şekilde Mahbub (erkek sevgili) sözcüğünün ve buna eş anlamlı olan diğer bir sözcüğün sayısal değeri 58'dir ve bu sayı kötü şeyleri anımsattığı için, "elli sekiz" sözü bir aşağılamayı içermektedir. Güney Anadolu'da hala öğrencilerin bu numarayı alması istenilmez. Argo olarak kullanılan "beşlik" kavramı da Arapça’da sayısal değeri 5 olan harfin görünümüyle ilgilidir. Yuvarlak bir biçimi olan bu harfin görünümü, 5 sayısına farklı bir anlam yüklemiştir.


Halk arasında Kur'an-ı Kerim'in şifa ile ilgili âyetlerinin ebced hesabına göre rakamların yazılıp bunlarla yapılan muskalar bulunmaktadır ve bu rakamların şifa vereceğine inanılır.

Büyü ve muskalarda harfler sayı değerlerine göre toplanmış ve toplamın cinler dünyasıyla ilişiği bulunduğu varsayılmıştır. Gazali'nin üç sıralı bir karedeki Ebced harfleri buna örnektir.

Bu bilinen üçlü sihirli karedir. Bu karenin güç durumlarda çözüme yardımcı olduğuna inanılırdı. Doğum yapmakta olan bir kadına gösterilerek, rahminin üzerine konulduğunda doğumun kolay olacağına inanılırdı. Karenin çift rakamları ya da harfleri iyi dilekler için kullanılırdı; bunları taşıyan kadın ve erkek arasında yakınlık ve sevginin artacağına, yolcuların esenlik bulacağına inancı vardı. Dilek bir kötülük ise, tek rakamlar ya da harfler kullanıldı.

Allah'ın adlarının veya Kuran’daki surelerin başlarındaki gizemli harflerden kareler oluşturulur ve bunlar da büyü ve muskalarda kullanılırdı. Hala kullanılmakta olan bu yöntemle, üçlü, dörtlü, ..., dokuzlu sihirli kareler hazırlanarak değişik amaçlar için muska hazırlanır.

İslam dünyasında kitap düzenlemelerinde Ebcedten faydalanıldı. Arap alfabesinin kullanıldığı ülkelerde kitapların başında eserden ayrı bilgiler verileceği zaman bu kısım Ebced harfleriyle numaralanıyordu. Ülkemizde harf devriminden sonra bunun yerini Batıda kullanılan Romen rakamları almıştır. Ayrıca, kitaplarda önsöz, sunuş, içindekiler ve dizin gibi kitabın asıl bölümlerinden ayrı olan sayfalarda sayfa numarası olarak kullanıldığı görülür.

Ebced hesabı, musikide de kullanılmıştır. Buna göre sesler ve perdeleri ebced alfabe düzeninden istifade edilerek oluşturulan bir "ebced notası" ile belirlenmiştir.

Ebced mimaride de kullanılıyordu. Mimar Sinan tarafından yapılardaki oranların belirlenmesinde ve modüler düzenin oluşumunda bu kelimelerin karşılığı sayılardan faydalanmak suretiyle kullanılmıştır. Örneğin: Süleymaniye'de zeminden kubbe üzengi seviyesi 45, kubbe alemi 66 arşın yüksekliktedir. Yine Selimiye'de de kubbeyi taşıyan 8 ayağın merkezlerinden geçen dairenin çapı 45 arşındır. Kubbe kenarı zeminden 45, minare alemi buradan itibaren 66 arşındır. Ebced'e göre "Âdem' 45, "Allah" kelimesi de 66 etmektedir. Süleymaniye ve Selimiye'nin görünen siluetleri 92 arşındır ki, bu da "Muhammed" kelimesinin karşılığıdır.

Bugün Ömer Çelakıl, Edip Yüksel gibi “araştırmacıların” üzerine kitaplar yazdıkları, “doğada ya da tarihte yaşanan olayların Kuran’da şifreli olarak verildiği” benzeri bir ‘çalışma’, 60 lı yıllarda Diyanet İşleri Başkanlığı'nca yapılmış. O yıllarda yayımlanan ''Allah Bizimle" adlı bir kitapçıkta, Ebced hesabı ile Peygamber ile ilgili olan bir âyeti kullanılarak , 27 Mayıs 1960 askeri darbesine tarih düşürmeye çalışmıştır.

Tarih düşürme, herhangi bir tarih olayını ebcedin sayı değerleriyle saptama işidir. Harflerin toplamı belirli bir hicret yılını gösteren bir sözcük, bir tamlama bulmak; tümce, mısra ya da bir beyit düşürme yoluyla yapılır. Ebced hesabı, evlenme, ölüm, doğum, toplumsal olaylar ve hatta günlük önemsiz olaylar için tarih düşürmede de kullanıldı. Bu tarihini belirlemek için rakamlar kullanmak yerine, rakamların karşılığı olan harflerle üzerine şiir ya da özel bir yazı yazılıyordu.

Örneğin; Fransızların 1213 tarihinde Mısır'a girmeleri üzerine


Hiyanetle França girdi Mısra


çıkış tarihleri olan 1216 için,


Kahire fatihi Sultan Selim oldu yine


mısralarını yazıyordu ki bu mısraları oluşturan kelimelerin Ebced hesabındaki değerleri bu yılları veriyordu.

Mezar taşlarına ölüm yılını yazmak yerine, Ebced hesabında bu yılı veren mısralar kullanılıyordu; örneğin 1231 Hicri yılında ölen birisi için mezar taşına Arapça harflerle

Süleyman İzzet Allah’a emanet


yazılıyordu.



Ayrıca şâir Fuzûli, Kanunî Sultan Süleyman'ın Bağdat'ı fetih tarihi olan 941 H. yılı için;



"Geldi burc-i evliyaya padişah-ı namdâr"




mısraını tarih düşmüştür.



Vaktiyle bir kadı bir çeşme yaptırmış ve şair Nabi’den (1642-1712) o çeşme için tarih düşürmesini istemiş. Nabi, yazdığı şiirle çeşmenin yapılış tarihine tarih düşürürken, kadıya ait düşüncesinide dile getirmiş:

Kadım yaptı ayak yolun
Atıklar kalmasın tende
Dedi Nabiya tarihin
Sıçayım hayratına ben de




Ebced tasavvufta ayrı bir öneme sahiptir. Özel olarak Hurufilik ile Bektaşilik'te ve bütün tasavvufi edebiyat genelinde Ebced harflerinin sayı değerleri ile kullanıldığı birçok örnek bulunabilir. XX. yüzyılda Said Nursi'nin bu yöntemle Kuran'ın otuz yerinde Nur risalelerine işaret edilmiş olduğunu açıklamaya çalıştığı görülmüş.

İslami gelenekte çok yaygın olan Ebced hesabına benzer hesaplamalar Batıda da kullanılıyordu. Yahudiler YAHWEH sözcüğünü oluşturan ünsüz harflerin simgelediği rakamların toplamı olan 26 sayısını kutsal saydılar. (Y+H+W+H=10+5+6+5=26)

16. yüzyılda yaşamış Katolik ruh bilimci ve nümerolog Petrus Bungus, Martin Luther adının 666 değerinde olduğunu tanıtlamak için 700 sayfalık bir sayı bilimi kitabı yazıyordu.

Havari Yuhanna'nın Vayhi 13:18'de, harflerin sayısal değerleri hesaplanarak, 666 sayısının kıyamet hayvanı DECCAL'in sayısı olduğu söyleniyordu. İsimlerinin ya da doğum tarihlerinin rakamsal değerlerine bakılarak, Roma'yı yakan Neron'un, 20. yüzyılın katili Hitler'in gerçekte birer "Deccal" olduğunu ispatlamaya çalışanlara rastlanıyordu.

Deccal

Sayılar dünyasında en çok ilgi çeken sayıların başında gelir 666 sayısı. Bu sayıya ilk kez İncil’in son kitabı olan ‘Revelation’ 13’üncü Bab’da rastlanır. Hazreti İsa’nın 12 havarisinden ve dört İncil’den de birinin yazarı olan Aziz Yuhanna, "Yuhanna’nın Vahyi"nde kıyametten hemen önce ortaya çıkacağına inanılan Deccal’in ne şekilde ortaya çıkacağını, görünüşünü ve gücünü anlatır. Yuhanna'ya göre, Babil'in simgesi ve bütün kötülüklerin anası olan bu yaratık, 'Mesih Karşıtı'dır (Antichrist - Deccal) ve onu simgeleyen sayı da, 666'dır.

Yüzyıllar boyu sayı simgeciliğiyle ve kutsal metinlerin yorumlanmasıyla uğraşanlar, 666 sayısının şifresinin ardında yatan ismi bulmaya çalıştılar. Değişik dillerde harflerin karşılığındaki sayılar kullanarak birçok “deccal” adayı ismi ortaya atıldı. Harflerin sayısal karşılıklarının toplamı kullanımının yetmediği yerlerde, olayların oluş tarihlerine, harflerin sayılar değerlerinin konumlarına bakarak da çok sayıda teori oluşturuluyordu.

İşte, 666 kavramını temel alarak yaratılan bu teorilerden bazıları:

"w" harfi, İbrani alfabesindeki "vav" harfidir ve bu harfin İbranice yazılımda sayı karşılığı altıdır. İnternetin en bilinen ve en çok kullanılan kavramı olan "world wide web" ifadesinin kısaltması "www", sayısal ifadesi ile 666 sayısını verir. Bu yüzden “www” ile başlayan bütün internet adresleri, dolayısıyla internetin kendisi, deccal’e aittir.

Bilgisayar sistemlerinde ürün ayrımı ve fiyatları belirleme amacıyla kullanılan barkod sisteminde sayıları gösteren çizgiler bulunur. Bu çizgi gruplarının başında, ortasında ve sonunda yer alan çizgilerin her biri altı sayısının işaretidir, yani bütün barkodlarda deccal’in sayısı 666 vardır.

Klasik ruletteki, masa üzerindeki sayıların toplamı 666’dır, dolayısıyla rulet şeytan oyunudur.

Amerikan Hazine Bakanlığı’nın armasının en altında 666 sayısı yazılıdır.


Batı uygarlığı, yüzyıllardan buyana, Yuhanna’nın Vahyi’nde 666 sayısıyla sembolize edilen ve "Şeytan", "Deccal" ve "Anti-İsa" olarak yorumlanan ismin kim olabileceğini bulma çabasına.girdiler. Bu iş için eski yalnızca İbrani alfabesi değil, Yunan ve Latin alfabesindeki harflerin sayı karşılıklarından da istifade ediyordu. İsimlerinin “ebced” hesabının uymadığı yerlerde doğum tarihlerinin rakamsal değerlerine bakılıyordu. Bu yolla Roma'yı yakan Neron'un, 20. yüzyılın katili Hitler'in gerçekte birer "Deccal" olduğunu ispatlamaya çalışanlara rastlanıyordu. Benzer yöntemlerle Benito Mussolini, Jozef Stalin, Vilademir İ. Lenin, Usame bin Ladin, Fidel Kastro, Saddam, Hafız Esad, kısaca Batı’nın gözünde “kötü adam” olarak nitelenenlerin hepsi Deccal ilan edilmişti.


Katolik Kilisesi ise 666 sayısının İslamiyeti ve Hz. Muhammed’in peygamberi simgelediğini öne sürmüştür. Onlara göre Hz. Muhammed’in adının Grekçe yazılım ve harflerdeki sayısal toplamı 666 idi ve deccal’ı simgeliyordu. Avrupa’da 666 sayısının Hz. Muhammed’i simgelediğini belgeleriyle açıklayan ilk kişi Dr. Veryard, 1670-1710’da bu bulguları İngiltere’de yayınlandı. Buna göre 666 sayısı sadece İslamiyet’i ve Hz. Muhammed’i simgeliyordu.


666 sayısının esrarı birçok ünlü fizikçiyi ve matematikçiyi de etkilemiştir. Örneğin Roger Bacon, Leonardo da Vinci ve Isaac Newton bu sayıyla çok ilgilenmişlerdi. Newton, Daniel kitabıyla Revelation kitabını karşılaştırmış ve bulgularını ölümünden 10 yıl sonra yayınlanması kaydıyla güvendiği kişilere emanet etmişti. Newton’a göre 666 sayısı sadece Muhammed’i değil onunla aynı adı taşıyan Fatih Sultan Mehmed’i de simgeliyordu. Newton sadece fizikçi ve matematikçi değil aynı zamanda gizemli ilimlere inanan biriydi. 16. yüzyılda yaşamış Katolik ruh bilimci ve nümerolog Petrus Bungus, Martin Luther adının 666 değerinde olduğunu tanıtlamak için 700 sayfalık bir sayı bilimi kitabı yazıyordu.

Yaşadığımız dönemin deccal'i kim olabilir dersiniz? Akdoğan Özkan, ComputerWorld dergisindeki “Bir rüya ve şeytani düşünceler” başlıklı köşe yazısında şunları yazıyordu;

“Bill Gates’in gerçek adı, William Henry Gates III. Ancak Bill Gates III olarak biliniyor. Adamın adını alıp ASCII karakter tablosundaki değerlere çevirdim. Bakın nasıl bir sonuç elde ettim.

BILL GATES III (66+73+76+76+71+65+84+69+83)+3=666!!

Bir tesadüf olabilir miydi? Bilemiyordum. Ancak, çalışmalarımı Gates’in en önemli ürünleri üzerinde yoğunlaştırmaya karar verdim. İşte sonuçları.

MS-DOS 6.21 77+83+45+68+79+83+32+54+46+50+49=666
WINDOWS 95 87+73+78+68+79+87+83+57+53+1=666”
S Y S T E M 7. 0 83+89+83+84+69+77+32+55+46+48 = 666

George Walker Bush Jr., İsimdeki harflerin sayısına bakıldığında her birinin 6 harften oluştuğu görülür. Bu ismin harfleri yan yana yazıldığında da karşımıza 666 sayısı çıkar.



Diyelim ki bu yöntemi rastlantısal buldunuz, George Bush’u oluşturan harflerin İbranicedeki sayısal karşılığının toplamına bakıldığında da yine aynı sayı, 666, bulunur.

G(gimel) 3
E(heh) 5
O(ayin) 70
R(resh) 200
G(gimel) 3
E(heh) 5
B(beth) 2
U(ayin) 70
S(shin) 300
H(cheth) 8
666

Kıyamet gününün büyük bir yıkım ve ölümlerle geleceğini söyleyen ve İncil`i de kaynak gösteren bazı ABD`liler, Başkan Bush göreve geldiği anda büyük yıkımın başlamış olduğunu düşünüyor.



Uğur Sayısı



Günümüzde de Pisagorcuların yaklaşımına benzer olarak, ad ve soyada, doğum yerine ve doğum tarihine göre kişilerin uğur sayıları bulunuyor ve bu sayılar simge olarak kullanılarak insan yazgısı ifade edilmeye çalışılıyor. İşin güzel yanı her insanın birden fazla uğur sayısının olması. Ad ve soyadınıza, doğduğunuz yere, doğum tarihinize ve burcunuza göre 4 farklı sayıyı uğur sayısı olarak alabilirsiniz. Doğum tarihinize göre uğur sayınızı bulmak için doğum tarihini oluşturan sayıların toplamını alın, elde ettiğiniz sayı iki rakamlı ise, bu sayıların yeniden toplamını alın, sonuçta bulduğunuz 1 ile 9 arasındaki sayı sizin uğur sayınız olacaktır. Diğer uğur sayılarını ise aşağıda verilen tabloya göre harflerin karşılığındaki sayıların toplamını alarak bulabilirsiniz.

A B C Ç D E F G Ğ H I İ J K L
1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6
M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z
7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2


Uğur sayınızı buldunuz. "Kişilik testi"ni de yapmak isterseniz, size bir fal kitabından "aşırdığım" sayıların karşılığını veriyorum.

1- Uğurlu sayınız olan (1) dik bir rakamdır. Diklik, sertliğin, doğruluğun, dürüstlüğün, üstünlüğün simgesidir. Uğurlu sayınız gibi siz de "dosdoğru" ve "dimdik" bir insansınız. Eğilmez, bükülmez, çelik bir iradeniz var.
Hırslısınız, idealleriniz var. İnsanlar üzerinde egemen olmak sizin için hiç de zor değil. Prensiplerinizden ödün vermezsiniz. Duygusal yönden sıradışı ve tutku dolusunuz. Aşkta sadakat ve bağımlılık arıyorsunuz....


2- Uğurlu sayınız (2) adet (1)'in yani (1) artı (1)'in birleşmesinden doğar. İki ayrı elemandan oluştuğu için kendisinde de elemanlara ayırma, yani analiz gücü vardır. Olumlu ile olumsuz arasında bir ayrım yaptıktan sonra senteze varıyorsunuz. İnsanlara iyilik yapmak arzusuyla dolup taşıyorsunuz. Dostluğa, insanlara, yeni bir çevre edinmeye büyük önem veriyorsunuz. Kendi kabuğunda sessizce yaşamayı da seviyorsunuz.
Duygusal açıdan, yanlız kalmak sizin için en büyük cezadır. Şefkate ve sevilmeye olan ihtiyacınız sizi her zaman uyumlu biri olmaya iter...


3- Sayılar dünyasında (1) baba, (2) anne, (3) ise çocuktur. Üç sayısı (1) ile (2)'nin birleşmesinden doğar. Soyu üretecek sayı da (3) olduğuna göre bu rakam sayılar dünyasında yaşamsal bir önem taşıyor ve gelecek zamanı simgeliyor. Uğurlu sayınıza göre çok yanlı bir görünümünüz var. Yaşama yeni gelen bir çocuk gibi çevreyi tanımaya çalışıyor ve her şeye ilgi duyuyorsunuz. Gördüğünüz yeni şeyler ve yaşadığınız yeni olaylar sizde büyük coşku ve heyecan uyandırıyor.
Arkadaş canlısı birisiniz, gittiğiniz her ortamda insanlarla iletişim kurar ve asla yalnız kalamazsınız. Duygusal yönden, insanları baştan çıkarmaya çok yatkınsınız.


4- Dörtlü sistem düş gücüne çok az yer verir, somuttur. Kendisini tamamlamıştır. Uğur sayısı olarak (4) sayısına sahip olanlar kişiliklerini tamamlamış, kişiliklerine kavuşmuşlardır. Gerçekçidir ve somut olaylardan hareket ederler.
Genellikle çevrenizdekiler tarafından beğenilen ve takdir edilen bir insansınız. Boş sözler ve vaatlere kanmaz, kalıcı birliktelikleri tercih edersiniz. Evlilik için ideal bir tipsiniz


5- Uğurlu sayınız 5, dişi olan 4 ile erkek olan 1'in birleşmesinden doğar. Her ikisinin de özelliklerini taşıyor. Her iki sayının güçlü yanlarıyla birlikte zayıf yanlarını da içeriyor. Zaman zaman ölçülü, kararlı ve dengeli, zaman zaman ise dengesizsiniz. Bu değişikliklerinizle çevrenizdekileri de şaşırtıyorsunuz. Ayrıca uğurlu sayınız gibi yetkinlik ve düzen simgesisiniz.
Ticari konular, sanat, medya ve öğretim alanlarında çok başarılı olabilirsiniz. Duygusal yönden gel - geç ilişkiler sizin yapınıza uymaz.


6- Sayılar dünyasında 6 zenginlik ve görkemin simgesidir. Düşüncelerinizde katıksız bir idealist, his yaşamınızda aşırı duygusalsınız. Düş kurmayı seviyor, kendi içinize kapanıyorsunuz.
Güzelliğe kayıtsız kalamazsınız ve uyum birlikteliğini ararsınız. Mükemmelin peşinde koşarsınız. Romantik ve duyarlısınız, size ihtiyacı olduğunu hissettiğiniz biri karşısında hemen yelkenleri suya indirirsiniz. Güvenilecek bir insansınız.


7- Uğur sayınız gibi çök yönlü ve çok yanlısınız. Çok sevildiğiniz için sevgi yaşamınızda ön planı tutuyor. Uyumlu, durmuş oturmuş, sıcak bir aile yuvası içinde yetişmeniz, fazla ilgi görmeniz sizi bencil yapmış. Aşık denecek derecede kendinizi seviyorsunuz. Bu nedenle de verici değil alıcısınız.
Düşüncelerinizi hayata geçirmek için başkalarına da ihtiyacınız olduğunu çoğu kez göz ardı edersiniz. Duygusal yönden seçicisiniz. Tek kişiye bağlanana dek sayısız ilişkiye girebilirsiniz. Maceracısınız ve ancak tutkulu biriyle mutlu olabilirsiniz.


8- Bu sayı sayılar dünyasında dişi bir rakamdır. Bütün dişiler gibi sevmek ve sevilmeye büyük ağırlık verirler. Siz de sevilmek ve sevmek istiyorsunuz. Hele sevildiğinizi öğrenmek çok hoşunuza gidiyor. Ama aşkda ihtiyatlısınız. Karşınızdakine kolay kolay açılmıyorsunuz. Bireysel duygu ve düşüncelerinizi açığa vurmayı bir zaaf gibi görüyorsunuz.
Paranın gücüne inanırsınız ve vasat şeyler asla sizi ilgilendirmez. Eleştirilere gelemezsiniz. Kıskanç bir sevgili olursunuz.


9- Sayılar dünyasının son rakamı olan 9 yetkinlik örneğidir. Siz de uğur sayınız gibi yetkin bir insansınız. Büyük fikirlerin, projelerin peşinde koşuyorsunuz. Hırslı kararlı yapınızla bunları gerçekleştirebiliyorsunuz. Duygu yönünden de zenginsiniz ama coşkularınıza gem vuruyorsunuz. Bilinçlisiniz, sağlam değer yargılarınız var.
Cana yakın ve yaratıcı olmaya aslında çok yatkınsınız. Duygusal yönden; birlikte olduğunuz kişiye karşı son derece anlayışlısınızdır.



Uğur sayınızın sizin kişiliğinizi ne kadar açıkladığını bilemeyiz, ama eğer böylesi bir yöntemin bilimsel olmadığını, sayıların insan yapısını ortaya koyamayacağını düşünüyorsanız ve bir takım psikolojik yorumlar oluşturuyorsanız, dikkat etmelisiniz. Psikanalizin "babası" sayılan Sigmund Freud'dun da sayılarla olan ilişkisi yabana atılacak türden değildir. Freud, sayıların insan yaşamındaki gizemli gücüne inanır, psikanaliz tedavilerde bireylerin rüyalarında gördüğü sayıların yorumu ile tanılar oluştururdu. Freud, "Günlük yaşamın psikopatolojisi" adlı kitabında, kardeşlerinin en küçüğü olup küçük yaşında babasını yitirmiş bir sayrının başından geçen ve uğur sayısına dayalı bir olguyu anlatıyordu:

"Neşeliyken usuna 426.718 sayısı gelmiş. Kendi kendine şu soruyu sormuş: -Bu sayı sana neyi anımsatıyor?-. Usuna önce bir yerde duyduğu şu tümce gelmiş: -Eğer soğuk algınlığı için doktora gidersen, doktor 42 günde sağaltır, gitmezsen 6 haftada geçer-. Bu, şu demektir: 42=6x7.

Bu ilk çözümü izleyen engelleme evresinde dikkatini şu noktaya çektim: Seçtiği 6 basamaklı sayı 3 ve 5 dışında tüm ilk sayıları kapsıyordu. Çözümün sonrası da kendiliğinden geldi. -Biz 7 kardeştik, ben en küçükleriydim. Doğum sırasına göre kız kardeşim A. 3 numaradır, erkek kardeşim L. ise 5 numaradır. İkisi de benim düşmanımdır. Küçükken her gün tanrıya dua eder ve ikisinin de ölmesini isterdim. 3 ve 5 sayılarını atmakla da bu isteğimi gerçekleştirmiş oluyordum-.

- Eğer bu sayı kardeşlerini simgeliyorsa, sondaki 18'in anlamı nedir? Hepiniz 7 kardeştiniz-.

- Eğer babam yaşasaydı en küçük çocuk ben olmayacaktım diye düşündüm. Eğer bir kardeş daha gelseydi 8 olacaktık. Böylece benden küçük bir kardeşim olacaktı, ben de ona büyüklük taslayacaktım-.

Tüm sayı iki isteğinin gerçekleşmesini içeriyordu. Birincisi, kötü olan iki kardeşin ölmesi, ikincisi ise kendinden sonra yeni bir kardeşin doğması. Ya da kısaca söyle diyebiliriz: Babam öleceğine keşke o iki kardeşim ölseydi!"



On dokuz, on yedi ve diğerleri



Sanırım hepiniz Kenan Evren ismini çok yakından biliyorsunuzdur. 12 Eylül 1980’de darbe ile cunta liderliğine soyunan ve o dönemde yaptırdığı Anayasa oylamasıyla birlikte kendisinin de Cumhurbaşkanlığını onaylatan, ülke tarihine işkence, idam ve sansür kelimelerinin bolca yazılmasını sağlayan biri nasıl olurda tanınmaz ki?

Kenan Evren, 12 Eylül darbesini anlatmak için yaptığı gezilerinden birinde, 15 Ocak 1981’de konuşmasında “Türk Ulusu, yaşamının en büyük talihini, ulu önder Atatürk’ü kendisine bahşeden Tanrı lütfuna borçludur” yorumunda bulunuyordu. Bu konuşmasını destekleyen görüşlerini ise, 13 Şubat 1981’de Harp okulunda yaptığı konuşmada açıklıyor ve “Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığını, 3 tane 19’un toplamı olan 57 yaşında öldüğünü” hatırlatarak “Atatürk’ün hayatında 19 rakamının önemi olduğunu” söylüyordu.



Cunta lideri birçok konuşmasında sözlerini pekiştirmek için Atatürk’ün sözlerinden ve nutkundan alıntılarla beraber Kuran’dan da sureler aktarıyordu.

Kenan Evren’in Atatürk’ün yaşamında 19 sayısının mucizesinden bahsetmesi aslında pek de yabana atılabilecek bir konu değildi. Cenk Koray bu konuyla ilgili ‘ciddi’ açıklamalar yaptığı bir kitap çıkarmıştı.



Mustafa Kemal Atatürk adında 19 harf bulunuyordu. 1881'de (99x19) doğdu, 1938 (102x19) yılında, 57 (3x19) yaşında iken öldü. Nüfus cüzdanı numarası 992814 (19x52306), nüfus kütük numarası 19'du. 19 yaşında Harbiye' ye girdi. Harb akademisinden aldığı sicil no, toplamı 19 eden, 317-8 idi. Harp okulunu Türk subayları arasında 19'uncu bitirdi. Çanakkale Savaşının zaferle sonuçlanmasında 19' uncu fırka' yı (tümen) kurdu ve ona komuta etti. 19 mayıs 1915' de albay oldu. 19 Mayıs 1919 yılında bağımsızlık mücadelesini başlatmak üzere Samsun'a geldi. 19 Mayıs' ta Samsun' a çıkacak olan Atatürk' ün bindiği vapurda 19 yolcu vardı. 19 Eylül 1921' de Mareşallik ve Gazilik ünvanı verildi. Kendisine verilen madalya sayısı 19. İstanbul Akaretlerdeki ev numarası 76. Cenaze töreninde 19 notalı 19'uncu Şopen marşı çalındı. Cenazesinin nakli 19 Kasım 1938 tarihinde yapıldı. 57 yıllık Yaşamının, 19 yılında askerlik alanında, 19 yılında da devlet başkanı sıfatı ile görev yaptı.



Baskın Oran'ın ‘‘Kenan Evren'in Yazılmamış Anıları!’’ kitabında, Evren’in bu sayıya verdiği önemi ve yine kendi özel sayısını, yine Evren’in dilinden yazıyordu... “Ulu Önder Atatürk'ün hayatında 19 rakamı büyük önem taşımıştır. 19 Mayıs 1919'da Anadolu'ya ayak bastı ve ne garip tecellidir ki, 3 tane 19'un toplamı olan 57 yaşında hayata gözlerini yumdu. Benim de hayatımda 7 rakamının çok büyük önemi vardır. 17.7.1917'de doğdum. Yani 1917 yılının 7'nci ayının 17'nci günü... 7 yaşında okula başladım. 17 yaşında Harp Okuluna girdim. 27 yaşında evlendim, 227'nci alayın 57'nci bataryasında görev yaptım. 12 Eylül cumhuriyetimizin 57'nci yılına tekabül ediyordu. Türkiye Cumhuriyeti'nin 17'nci genelkurmay başkanı, 7'nci cumhurbaşkanı oldum. 7.12.1983'te ilk defa TBMM'ye hitap ettim. Kaldığım apartmanın numarası 17'ydi. 17.7.1987'de 70'nci doğum günümü kutladım...”



Aynı konunun üzerine daha da ‘bilimsel’ olarak eğilen ve yaptığı ‘araştırmaları’ kitaplaştıran başka bir isim daha vardı; Edip Yüksel.

Edip Yüksel, İmam Hatip mezunu ve hayatını ABD'de sürdüren bir "araştırmacıdır". "Araştırmalarını" İslam dini ve Kuran üzerine yoğunlaştıran Yüksel'e göre "...Matematiksel mucize beraberinde rasyonel düşünmeyi ve bilgiye dayalı kesin bir inancı getiriyor. Nitekim, bu mucizeye tanık olanlar, Tanrının buyruğunu din adamlarının buyruğuna tercih ederek, sadece dinlerinin kaynağı olan Kuran'ı dinlemekte ve daha önce Tanrının hükmüne ortak koştukları diğer kurumları ve kitapları reddetmektedirler." Yüksel kitap olarak yayımladığı çalışmasında, 19 sayısının Tanrı tarafından kod olarak seçildiğini ve Kuran'ın yazımında önemli bir rol oynadığını öne sürüyordu. Yaptığı "araştırmada" Kuran'ın 19 sayısı ile olan ilişkisini şu şekilde belirliyordu:

Kuran'ın ilk ayeti olan Besmele 19 harfe sahiptir.

Kuran 114 (19x6) sureden oluşur.

Kuran'da, numarasız Besmeleler dahil 6346 (19x334) ayet vardır.

Besmelenin ilk kelimesi "isim" kuranda 19 kez geçer. İkinci kelime "Allah" 2698 (142x19) kez, üçüncü kelime "Rahman" 57 (3x19) kez ve dördüncü kelime "Rahim" 114 (6x19) kez geçer. Besmelenin ilk dört kelimesinin tekrar ettiği sayıların toplamı 152 dir ve bu sayı 19'un katıdır.

Yüksel bunlar dışında Kuran'ın bazı surelerindeki harflerin sayısına bakarak 19 sayısını buralarda aramıştır.

42. ve 50. surelerde toplam 114 (6x19) Q(Qaf) vardır. 7. surede 97, 19. surede 26 ve 38. surede 29 S (Sad) harfi vardır; bu üç suredeki toplam S harfi 152 (8x19) tanedir. 40, 41, 42, 43, 44, 45 ve 46. surelerindeki toplam H, M (Ha, Mim) sayısı 2147 (113x19) dir. 19. suredeki K (Kef), H (He), Y (Ye), A (Ayn) ve S (Sad) harflerinin sayısı 19'un katı olan 798'dir. 68. surede N (Nun) harfinin sayısı 133 olup bu sayı 19'un 7 katıdır. Kuran'ın temel mesajı Allah'ın birliğidir. Nitekim Allah'ın VAHİD (BİR) isminin ebcet değeri 19'dur.

Yüksel, yine aynı çalışmasında; " şeytani bir hilafete son veren Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatını kuşatmış bulunan 19 sistemi, 41:53 ayetinde belirtilen işaretlerden biridir. (...) Kuran'ın mesajını gelenekçi öğretilerin oluşturduğu parazitler yüzünden net olarak alamadığımdan Atatürk'ü "deccal" zannediyordum. Tanrıya ham dolsun, şimdi asıl deccallerin kimler olduğunu çok iyi biliyorum: Atatürk'ün, minarelerine ot tıkamaya çalıştığı hurafeci din adamları." yorumunu verdikten sonra, Atatürk'ün hayatında 19 sayısının önemi ile ilgili örnekler veriyordu.

Edip Yüksel'in yaptığı çalışmaya benzer bir çalışmayı da Niyazi Bekki yapıyordu. Niyazi Bekki, "Namazın Sayısal Mucizesi üzerine" yaptığı "araştırmada" ebcet hesabının kullanımıyla namazın şifresini açıklıyordu.

"...tesadüf diyebilir misiniz ki: salaat kelimesinin ebcet değeri 31x17=527 dir. Kuran'da geçen "es-salat" kelimelerinden beş tanesi numaraları 17'yi gösteren ayetlerde geçer. Bunlardan ilki Bakara suresinin 153. ayetidir. Allah'ın "el-Ma'bud" isminin ebcet değeri 153'tür. Bu sayı 17'nin 9 katı olduğu gibi 1 den 17 ye kadar sayıların da toplamıdır. Son ayet ise 31. surenin 17. ayetidir ki bu iki sayının çarpımı 527 olup "salad" kelimesinin ebcet değeridir. Demek ki en büyük ibadet olan namazın şifresi 17'dir ve bu da "el-Ma'bud" ismine göre düzenlenmiştir."

1961 yılından bu yana ülkemizin siyasal tarihinde adı geçen, başbakanlık ve Cumhurbaşkanlık yapan Süleyman Demirel’in de bir sayısı olmalı tabi ki. Gazeteci yazar Sedat Ergin, dokuzuncu cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in yaşamında ki 7 rakamının oynadığı rolü bulup yazıyordu…

‘‘TBMM kürsüsünden 7 kere yemin ettim. İlk altısında milletvekili, 7'ncisinde cumhurbaşkanı olarak... 7 defa hükümet kurdum, 7 defa bıraktım. 7 yıl görev yapacağım... 7 küpeli gelinim var. GAP... 7 yıl siyasi yasaklı yaşadım, 7.9.1987'de yasağım kalktı. Boykot yaptığımız için altı yıllık okulu 7 yılda bitirdim, adımız 7 yıllık inşaatçıya çıktı. İlkokula 7 yaşında başladım. Ayın 16'sında Çankaya'ya çıktım, 6+1=7'dir...’’

Triskaidekaphobia


Psikolojide birçok korku tanımı yapılmıştır. Yükseklik korkusu, karanlık korkusu, yalnız kalma korkusu gibi 13 korkusu da bunlardan biridir. Triskaidekaphobia Yunanca’da “üç, on ve fobi” sözcüklerinden oluşur, anlamı ise “13 sayısının uğursuzluğundan korkma”dır. Bu korkuya sahip insanlar ayın 13. gününde önemli işler yapmaktan kaçınma, 13 kişi ile birlikte aynı anda ve aynı yerde bulunmama gibi tavırlar içindedirler. En büyük korku ise ayın 13. gününün cuma gününe gelmesidir, o gün bütün kötülüklerin ortaya çıkacağı düşünülür.


Avrupa'da uğursuzluk olarak kabul edilen 13 rakamı, kötülüklerin habercisi ve kötü bir olaya işaret eden sembol olarak görülür. Bu boş inanç Hıristiyan dünyasında öylesine güçlüdür ki, Avrupa'nın neredeyse tamamında sofraya 13 kişi oturmak, bir araca 13 kişi binmek, masada 13 sandalye bulunması uğursuzluk kabul edilir. Batıda ki ülkelerin birçoğunda otellerin 13 sayısını taşıyan odası ve 13. katı yoktur.



Bu inancın, Hz.İsa'nın son yemeğindeki havarilerin sayısından kaynaklandığı sanılsa da, kökü çok daha eskilere, mitolojik tanrıların yaşadığına inanılan çağlara kadar gider.



İskandinav mitolojisinde, Işık ve güzellik tanrısı Balder, Viking'lerin meşhur tanrısı Odin ile Frigga'nın oğulları ve ay kraliçesi Nanna'nın da eşidir. Balder bir ziyafet verir ve bu ziyafete 12 kişi davet eder. Yalanların ve hilelerin tanrısı Loki, davetli olmadığı halde, zorla 13. kişi olarak katılmak ister. Bu arada çıkan tartışmada, Loki diğer tanrılar tarafından da çok sevilen Balder'i öldürür.



Hıristiyanlıkta 13 sayısının uğrusuzluğu da bu efsaneye benzer biçimdedir. Hz İsa’nın son yemek olarak bilinen ve Roma tarafından tutuklanmadan önce havarileri ile son kez bir araya geldiği yemekte masada 13 kişi vardır. Masadaki 13’üncü kişi olan Yuhanna onu ele verir. Bu yemekten sonra 24 saat içinde de Hz.İsa çarmıha gerilerek öldürülür. Bu nedenle Hıristiyanlarda akşam yemeğinde 13 kişi bir araya gelirse bunlardan birinin başına bir felaket geleceğine inanılır. Bu sayının uğursuzluğuna en büyük gerekçe ise, İsa'nın 13. gece ölmüş olmasıdır.

13 sayısı ile ilgili başka bir efsane ise Tapınak Şövalyeleri üzerinedir; Fransa Kralı Philippe Le Bel’ in komplosu ile 13 Ekim 1307 Cuma günü, Papa Clemens’in işbirliği sonucu Tapınak Şövalyeleri’nin büyük bir bölümü tutuklanmış ve büyük işkencelere maruz bırakılarak idam edilmişler. Bu olay şövalyelerin sonu olarak bilinir ve uğursuz 13’üncü Cuma söylencesinin en üzerinde durulan hikayelerinden biridir. Cuma gününün 13’üncü güne gelmesi her yıl en az bir ayda oluşur, bugün Paraskevidekatriaphobi (13’üncü cumalardan korkmaya verilen ad) sahibi insanlar için zor günlerden biridir.



İbrani alfabesinin 13’üncü harfinin “mavet” (ölüm) sözcüğünün ilk harfi olan “m” olması nedeniyle İbraniler 13 sayısını uğursuz kabul ederler.



Bunun dışında bir başka teoriye göre İstanbul'un Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedildiği 1453 yılının rakamlarının toplamı 13'dür. 13 sayısı, cehenneme özgü mertebelerin sayısı olduğu ve cadıların 13'lü gruplar halinde ortaya çıktığı için de uğursuz olarak alınır.



Çoğu zaman yaşanan tesadüfler de 13 sayısının uğursuzluğuna yorulur. NASA’nın insanlı ay yolcuğunun 7. uçuşu olan Apollo 13 projesinin başarısızlığına neden olarak isminde geçen 13 sayısı gösterilmektedir.



13 sayısının uğursuzluğu gibi, 7 sayısı da uğur sayısı olarak kabul edilir. Özellikle bu konuda daha önce hiç kafa yormayan insanlara sorulan "uğur sayınız nedir?" sorusuna verilen yanıt, çoğunlukla 7 olmuştur.

7 sayısını uğurlu yapan şey ne olabilir?

Pisagorculara göre tek sayı olan 7 erkekti ve uğuru temsil ediyordu. Philolaus 7 için "her şeyin hakimi ve lideri, bir tanrı gibi ebedi, metin, hareketsiz, yalnız kendine benzeyen, bütün diğerlerinden farklı olan tanrıça Athena'ya benzer" yorumunu yapıyordu.

Kuran'a göre Allah yeri ve göğü 7 tabaka halinde yarattı. Hac sırasında Kabe'nin etrafında dolanma, Tavaf ve Safa ile Merve tepeleri arasındaki koşu da 7 kere yapılmalıdır. Mekke'de belli bir mevkide hacı 7 kere "Allahu ekber" diye bağırır. Haccın sonunda şeytan 7 taşla taşlanır.

Haftada gün, gökkuşağında renk, müzikte nota, Çin ve Japonya’da kutsal element, Eskimolarda kara verilen isim, Rio, Roma ve İstanbul’da tepe, Kızılderililere ve Avustralya yerlilerine göre mevsimler, Mitolojide esas varsayılan Tanrı, antiklerin gökbiliminde Dünyanın etrafında gezegen, kafatasında delik, Dünyada var olan kıta, Büyük Ayı takım yıldızında yıldız, Tibet’te Buda, Mısır’da Güneş Tanrısı RA’nın ruhu, Afrikalıların Kwanza Bayramında sembol, Katoliklerde sakrament, Mayalarda çoğrafi konum belirleme birim… Bu kavramların hepsinin ortak özelliğidir 7 sayısı.

7 sayısını uğurlu yapan bir başka önemli neden vardır.

Kız çocukları 7 ayda süt dişlerini çıkarır, 7 yaşında düşürürler. 2x7 yaşında ergenliğe ulaşırlar, 7x7 yaşında menopoza girerler. Aybaşı 4x7 günde tekrar eder, hamilelikleri son aybaşından sonra 40x7 gün sürer.


Kadına ait bunca olaylarda önemli bir rol oynadığından 7 sayısı kadını akla getiriyor olabilir mi?



edebiyatta mistisizm



Sayı mistisizminin edebiyatçıları da fazlaca etkilediği görülebilir.

Amerikalı astronom ve yazar Carl Sagan ‘Contack’ adlı bilim kurgu romanında transandantal sayıların gizemi üzerinde duruyordu;

“..Evreni yapan her kimse, on beş milyar yıl sonra oluşan zeka sahibi canlılar tarafından okunsun diye transandantal sayılarda mesajlar gizliyor. İlk karşılaşmamızda bunu anlamadığınız için seni ve Rankin’i eleştirmiştim. Tanrı, kendisinin var olduğunu bilmemizi isteseydi, bize apaçık ve anlaşılır bir mesaj göndermez miydi? diye sormuştum. Anımsıyor musun?”

“Çok iyi anımsıyorum. Sen Tanrıyı bir matematikçi sanıyorsun.”

“Öyle bir şey. Eğer bize anlatılanlar doğruysa. Eğer bu beyhude bir arayış değilse. Eğer pi sayısında bir mesaj gizliyse ve o başka transandantal sayıların sonsuzluğunda değilse. Bir sürü eğerlere bağlı bu.”

“Sen matematikte bir vahiy arıyorsun. Ben daha iyi bir yol biliyorum…”

Umberto Eco, Kabala, gül-haç ve sayıbilimi gibi gizemli olguları içeren Foucault Sarkacı isimli kitabında, tarikatlar, bilim-gizem ilişkisi üzerine farklı yorumlar koyuyordu.

" Demek, sayıbilimin hiçbir türüne inanmıyorsunuz,' dedi Diotallevi, düş kırıklığına uğramıştı.

'Ben mi? Kesinlikle inanıyorum; evrenin sayısal denkliklerden oluşan, olağanüstü bir senfoni olduğuna, sayıların okunmasının ve bunların simgesel yorumlarının, ayrıcalıklı bir bilgiye ulaşmanın yolu olduğuna inanıyorum. Ama dünya, hem altı, hem üstüyle, her şeyin birbirini ayakta tuttuğu bir denklikler dizgesiyse, her ikisi de insan elinden çıkma kulübe bir piramidin, yapılarında evrenin uyumlarını bilinçsizce yeniden ortaya koymaları doğaldır. Bu sözde piramit bilimciler, inanılmaz derecede dolambaçlı yollardan, dosdoğru bir gerçeği, çok eski, çoktan bilinen bir gerçeği ortaya çıkarıyorlar. Çarpık olan, araştırma, keşif mantığıdır; çünkü bu mantık, bilimin mantığıdır. Bilgeliğin mantığının keşiflere gereksinimi yoktur, çünkü zaten bilir o."